İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Colloquial | ||||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olmak için yaratılmış | ||
You were never meant to be someone's assistant, kid. Sen asla birinin asistanı olmak için yaratılmadın, evlat. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olacağı varmış | ||
I don't know how it happened, but it was obviously meant to be. Nasıl oldu bilmiyorum, ama olacağı varmış belli ki. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | meant to be expr. | öyle olması gerekiyormuş | ||
What is in front of us is very definitely an austerity Budget, or at least it is meant to be one. Önümüzde duran şey kesinlikle bir kemer sıkma bütçesi ya da en azından öyle olması gerekiyor. More Sentences |
||||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak düşünülmüş | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak tasarlanmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak yapılmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olması amaçlanmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak düşünülen | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak algılanan | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak görülen | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak addedilen | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak kabul edilen | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | alnına yazılmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | olarak yaratılmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | kaderinde varmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | kısmetinde varmış | ||
Konuşma Dili | meant to be expr. | kısmetmiş |